Merhabalar, biraz gecikmeli olarak yazımın 2. bölümünü yayınlıyorum, yazımın aşılar hakkındaki 1. bölümü için tık tık. Bugün ki yazım ise biraz ihmal edilen konular hakkında. Genelde 3 - 5 yaş arası çocuklarımızı çocuk hekimine götürürüz ancak bazen bir çocuk hekiminin bile fark edemeyeceği potansiyel rahatsızlıklarla karşılaşırız. Bir önceki yazımda da dediğim gibi amacım ebeveynleri tedirgin, pipirikli ya da hastalık hastası bir hale getirmek değil. Herhangi bir problem oluşmadan önce veya oluşmuşsa bile erken önlem alabilmiş olmak. Şimdi, çocuklarımızın anaokulu yaşına geldiğinde ( ortalama 5 - 6 yaş ) branş hekimlerine yaptırabileceğimiz sağlık kontrollerinden birkaçını görelim.
Şaşılık gibi durumlar ebeveynler tarafından fark edilebilecekken, astigmat gibi bir göz rahatsızlığını fark etmek neredeyse mümkün değildir. Çünkü şaşılığın aksine dışarıdan bakıldığında hiç bir bozukluk ve belirti görmezsiniz. Çocukluk çağı astigmatizm problemlerinin başında çok yakından tv., bilgisayar izleme, net görmek için gözleri kasma, bu iki durum sonucunda oluşan göz kızarması ve en büyük belirtilerden bir olan her türlü hareket veya aktivite halindeyken çocuğunuzda gözlemlediğimiz ve sakarlık veya dikkatsizlik olarak adlandırabileceğimiz sıkıntılar. Astigmatı, anlaşılabilir şekilde kornea tabakasının tam yuvarlak olması gereken durumda olmaması ve göz küresinin yaptığı basınç sonucu elips şeklinde olması şeklinde tanımlayabiliriz. Astigmat problemi yaşayan bir çocukta net görme yerine puslu görüş mevcuttur, özellikle köşeli ve açılı eşyalar çocuklara en çok sıkıntı yaratan eşyalardır. Masa, sehpa köşelerine çarpma ve üzerindeki eşyaları yanlışlıkla devirme, merdiven inip çıkmada sürekli tökezleme, belirtilerin başında gelebilir. Çok bilinmemekle beraber her iki gözde veya tek gözde özellikle üst kirpik dibinde yer alan boylu boyunca uzanmış beyaz bir tabaka ( saçlı derideki kepeğe benzer ) astigmat habercisi olabilir. Astigmata bazen yakın veya uzak göz problemleri de eşlik eder. Hekiminiz bu durumda gözlük önerecektir. Çocukluk çağında fark edilmeyen astigmat, ilerleyerek ortaokul yaşlarına kadar devam eder. Bu dönemde baş ağrısı en büyük belirti olabilir. Devlet okullarımızın hiçbirinde çocuklar için periyodik muayeneler zorunlu olmadığı için önlem almak biz ebeveynlere düşüyor. Ayrıca her türlü gözlük kullanımında kontrol aralıkları 6 - 12 ay olmalıdır. Özellikle büyüme çağındaki çocukların kafa ölçüsü genişleyeceğinden gözlük odağı da bir süre sonra bozulabilir.
İŞİTME ( KULAK ) KONTROLÜ : Çocuklar anaokulu döneminde genelde yüksek sesli konuşurlar ve her türlü aktiviteyi yüksek sesli olarak gerçekleştirirler. Çoğunlukla içlerindeki büyük enerji seslerine yansır, kendilerini ifade etme ve kabul ettirme yöntemleri de buna dahildir.Ayrıca kalabalık ortamlarda seslerini duyurmak da bu duruma dahildir. Şimdilerde doğumdan sonra yeni doğan kontrollerine dahil olarak işitme testi her bebeğe tüm sağlık kuruluşlarında zorunlu ve ücretsiz olarak yapılıyor. Ancak yeni doğan bebeklik döneminden sonra oluşan işitme problemleri herhangi bir hastalığa bağlı olmaksızın fark edilemebiliyor. Çocukluk çağı işitme problemlerinin başında orta kulak iltihapları ve işitme sinirlerinin fonksiyon kaybı bulunabilir. Bu problemler doğru tedavi ile önlem alındığı takdirde tedavi edilebilir ve kalıcı işitme kaybına yol açmaz. Ancak çocuğunuzda sürekli sinirlilik ve asabiyet hali, yüksek sesle tv., müzik dinleme ama en çok yüksek sesle konuşmaya çalışma, kendini ifade etmede güçlük, adı ile seslenildiğinde cevap vermeme gibi çoğu zaman çok dikkatimizi çekmeyen küçük belirtiler aslında önemli bir işitme kaybının habercisi olabilir. Alınabilecek en önemli önlem ivedilikle ileri teknolojik sistemlere ve işitme laboratuvarına sahip bir tam teşekküllü hastanede uzman odyolog eşliğinde çocuğunuza işitme testi ve kulak kemik sayımı yapılmasıdır. Erken yaşta teşhis edilemeyen duyma problemleri ortaokul yaşlarına kadar sarkabilir ve bu yaşlarda kullanılan protez ve implantlar çocuklar tarafından daha iyi kontrol edilebilse de başarı oranı erken yaşta fark edilip önlem alınanlara oranla daha azdır.
DİŞ KONTROLÜ : 3 yaşına geldiğinde bebeğinizin köksüz süt dişleri tamamlanmış durumdadır. Çocukların gelişim durumuna göre süt dişlerinin dökülüp kalıcı dişlerin çıkma yaşı ortalama 6 - 8 yaş civarında olur. İlkokula başlamadan ve süt dişleri dökülmeden önceki dönemde en çok karşılaşılan en büyük problem süt dişlerindeki çürüklerdir. Süt dişleri köksüz olduğu için çürüme eğilimine daha yatkındır ve süt dişleri kalıcı dişler gibi aşağıya doğru değilde yana doğru çürüme eğilimi gösterir. Bu durumda süt dişleri birbirini çürütür. Yapı itibariyle kalıcı dişlerden daha dayanıksız olduğu için bu durum çok hızlı ileler, mink bir çürük 3 ay gibi kısa bir sürede yayılarak 2 - 3 dişe geçmiş olabilir. Halk arasında süt dişleri nasıl olsa düşeceği için bu yaşlardaki çürük problemleri çok önemsenmez ancak en arkadaki kalıcı dişlerin tamamlanması ortalama 11 - 13 yaşına kadar devam eder. Bu durumda çürük bir dişin bu kadar uzun süre bir çocuğun ağzında kalması sürekli sağlık problemleri oluşturacaktır. Boğaz, bademcik enfeksiyonu, sindirim - mide problemleri, asabiyet, burun tıkanıklığı problemlerin en başta gelebilir. Çocuk diş hekimleri ( Pedodonti uzmanları ) ufak çürükler için dolgu önerisinde bulunacaktır. Bu yaştaki çocukları diş koltuğuna oturtmak zor olabilir ancak önce sizi muayene olurken görmesi ardından belki kucağınızda oturarak ufak bir alıştırma süreci ve sonrasında kendi muayenesini olması başarılı sonuçlar doğurabilir.
ORTOPEDİ KONTROLÜ : Çocukluk çağında görülen ortopedik problemler doğuştan ve sonradan olanlar olarak ikiye ayrılır. Yaşanan en yaygın sorunlar, düz tabanlık, içe basma ve doğuştan çarpık ayak sayılabilir. Bebekler yürümeye başladıktan sonra ayakkabı giydirilmesiyle ilgili olarak farklı düşünceler mevcut. Kimi hekimler, ayağın ve bileğin desteğe ve korunmaya ihtiyacı olduğunu ve şeklinin korunmasıyla ilgili olarak ortopedik ayak çukuruna uygun çıkıntısı olan ayakkabı giydirilmesini önerse de kimi hekimler ayakkabı giydirilmesini önermemektedir. Tercihiniz ne yönde olursa olsun bazı durumlar ileri yaşlarda illa ki ortaya çıkabilir. Yani ayakkabı giydirmiş bile olsanız ilkokul yaşlarında mesela düztabanlık problemiyle karşılaşabilirsiniz. Düz tabanlık kesin olarak 5 - 7 yaş civarında belli olabilir, önceki yaşlarda muayene edilse bile tombik ayaklı ve ayak taban çukuru tam oluşmamış bebeğinizde problemin anlaşılması pek mümkün olmayabilir. Düz tabanlık, ayakkabı içine yerleştirilen pratik tabanlıklar ve basit birkaç egzersizle kısa zamanda çözüme ulaştırılır. Egzersizler ayak tabanındaki kasları kuvvetlendirmeye yönelik hareketlerdir. Plates lastiği ile germe - kasma hareketleri gibi.
İçe basma problemi ise beraberinde başka bir problem yoksa genelde 2 yaş civarında kendiliğinden geçer, özel aparat, ayakkabı ve egzersizlere ihtiyaç duyulmaz. Çarpık ayak gibi bir problemde ise uzman hekiminiz gerekli tedaviyi uygulayacaktır.
5 yaşına kadar çocukların kas ve kemik yapıları olarak oldukça esnektir. Jimnastik gibi sporlara başlamak için en ideal yaşlar da bu yaşlardır. Bu süreçte bir çocuğun ne kadar esnek olduğunu oturma şeklinden vs. anlayabilirsiniz. Ancak 5 yaş sonrası bazı dengesiz duruş ve oturuş şekilleri zor çözümlenebilir problemlere yol açabilir. Arkaya dayanmadan oturma, sürekli tabure gibi arkalıksız bir eşyada oturma, ders çalışma, okul sırasında otururken ayakları parmak ucunda kaldırarak yana doğru açma gibi bozuk duruş ve oturuş şekilleri gelişme çağında sırt eğrisinin yuvarlanması, postur bozukluğu ve kambur durmaya yol açabilir.
Unutmadan çocukluk çağı sağlık problemlerinden biri de bulaşıcı çocuk hastalıkları. Ama uyarım çocuklar için değil biz yetişkinler için. Çocuğunuz okul yaşına geldiğinde kendi annenizden hangi bulaşıcı çocuk hastalıklarını geçirdiğinizi mutlaka öğreniniz. Zira geçirmediğiniz bir hastalığı çocuğunuzla birlikte geçirmeniz kuvvetle muhtemel. Tecrübe ile sabit durum, kızım 4 yaşına geldiğinde ( ben 34 yaşımdaydım ) beraber suçiçeği çıkarmamız ile gerçekleşmişti. Suçiçeğini kızım çok hafif atlatırken ben daha ağır ve uzun süreli geçirdim, yetişkinlerde çocuk hastalıkları bazen yüksek ateş nedeniyle tehlikeli olabiliyor.
Ebeveyn olmak gözü kulağı sürekli açık tutmak demek. Annelik - babalık ömrümüzün sonuna kadar yapılacak, devam eden bir görev. Hayatımızın belli bir dönemi ne yazık ki çocuklarımıza endeksli. Ancak bu süreyi olabildiğince az problemli ve kaliteli geçirmek kısmen de olsa biraz da biz yetişkinlere bağlı. Elimizde olmayan sağlık problemlerinin dışında ev kazaları gibi durumlardan da bebeklerimizi - çocuklarımızı korumak mümkün. Bir çocuk hiç düşmeden, canı yanmadan büyüyemez ama bazı durumlarda önlem alabilecekken almamak mantık dışı sanırım. Mesela mutfakta, ocakta demlik, tencereleri arkaya koymak, tava sapını arkaya çevirmek, sokakta çocuğumuzu kaldırım tarafında yürütmek, kaldırım yoksa onun solunda olacak şekilde elini tutmak, çok büyük tehlikeleri önleyebilecek ufak önlemlerdir. Bu liste uzar gider.
Sevgiler ve sağlıklı günler...
* Bu yazı şahsım tarafından derlenmiş olup, kişisel deneyim ve sabit tıp bilgi ve araştırmalarını içerir. Kopyalanması ve izinsiz kullanımının tespitinde yasal suç ve yaptırımlar uygulanır. Yazıdan yola çıkarak kendi araştırma ve derlemelerinizi yapabilme hakkınız bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder